Melekler ve Şeytanlar Dönemi
Bundan tam bir sene önce "Melekler ve Şeytanlar döneminin baslangıcı" baslıklı bir yazı yazmıştım. Bu yazı yazdığım yazılar arasında en çok konuşulan yazı oldu. O nedenle bir sene sonra aynı bakış acısından bir değerlendirme daha yapacağım.
Geçen senenin yazısının tam başlığı "Türk internetinin yeni kırılma noktasi 2011 ve Melekler & Seytanlar döneminin başlangıcı" idi. Oradaki ana tez Türk internetinin artık yeni bir kırılma noktasına geldiği ve bu kırılma noktasının gerçekleşmesi için altı tane dinamiğin gerçekleşmesinin gerekli olduğu üzerine kurulu idi. Aynı sıralama ile bu altı dinamiği yeniden değerlendirmek istiyorum.
1. Yabancı Yatırımlar Geçen seneden çok belliydi, bu sene artık hepimizin çok iyi bildiği bir durumdayız: Türkiye şu an Brezilya ve Rusya ile beraber dünyanın en heyecan veren 3 İnternet pazarından biri. Bunun tadını iyi çıkartın, bir gün bu da değişecek ama şu an hepberaber büyük bir partideyiz, herkesin keyfi yerinde. Bence bu hava daha 2013e kadar devam eder. Yabancı yatırımcılar hakkında da bir, iki gözlem eklemek istiyorum. Öncelikle herkes burada, ofisler açılıyor, temsilciler her iki haftada bir Türkiye'ye geliyor, daha dört sene önce Türkiye'nin nerede oldugunu bilmeyen insanlar (ki bunu çok iyi bilerek söylüyorum), bugün İstanbul ile büyük aşk yasıyorlar. Yatırım yapan yabancı yatırımcı çok mutlu, yatırım yapamayanlar ise telaşlı, dünyadaki en heyecanlı pazarlardan birini kaçırıyoruz diye. Eğlenceli bir durum. Kendi alanında ilk üçte olmayan şirketler dahi yatırım alıyor. Rock'n Roll yani. Burada her türlü kırılma nokatasını geride bıraktık, doludizgin gidiyoruz.
2. Türk Yatırımcılar Geçen sene herşeyin oturması biraz zaman alacak demiştim. Aynen öyle oluyor ama bu konuda da hızlıca değişiyoruz. eTohum ve Galata Business Angels'ın yanısıra, melek yatırımcı kültürü oluşmaya başladı. Herkes bu melek yatırımcı dünyasının bir ekosistem olduğunu anlamaya da başladı. Amerika'da bu sistem 70li senelerden beri var. Bizde yeni oturuyor ama çok hızlı arayı kapatıyoruz. Huzurunuzda, Endeavor'a melek yatırımcı konusunda yaptığı bilinçlendirme ve bilgilendirme için çok teşekkür etmem lazım. Uzun lafın kısası, Türk yatırımcılar da artık bireysel veya organize olarak ortaya çıkıyor. En azından erken aşama girişim sermayesi için yurt içi alternatiflerimiz kuvvetlenecek.
Yeri gelmişken Akinon'dan bahsetmek istiyorum. Malum, Markafoni'nin 3 kurucu ortağı var: Ahmet, Tolga ve ben. Üçümüzde melek yatırımcı felsefesine inanan, geçmişte faydalarını gördüğümüz ve Türk İnterneti konusunda aynı heyecanı paylaşan kişileriz. Bizim yatırım şirketimiz Akinon olacak. Onun üzerinden melek yatırımcı kıvamında yeni girişimcilere destek olmak istiyoruz. İlk yatırımlarımız Teklifborsasi, Tasit.com ve Somedya oldu.
3. Rekabet Düzeyi Türk İnternet pazarlarının hepsinde yoğun bir rekabet düzeyi yaşıyoruz. Geçen sefer örnek olarak grup satın alma sektöründen bahsetmiştim. Orası dolu dizgin gitti, herkes herkesle kapıştı. Diğer İnternet sektörleri içinde farklı değildi. Şu an özel alışveriş klüpleri sektörüne veya grup satın alma sektörüne yeni girişler durdu gibi. Yoğunlaşma başka bir alana doğru hızlıca kayıyor: Dikeyler. Yani sadece bir ürün grubunu sunan siteler. Markafoni zizigo ve MissPera ile ayakkabı ve kozmetik dikeylerine girdi. Alman Rocket Internet üç tane seçti ve yakında bunlara girecek: Mobilya, Çocuk ve Spor. Zaten her alanda mevcut oyuncular var. Bir de herkesin aklından 2-3 dikey fikri geçiyor. Tüm yerli ve yabancı gruplar olanakları değerlendiriyor. Burada ki rekabet düzeyi de ciddi bir oranda olacak. Ama dikeyler ocak söndürecek, özel alışveriş veya grup satın almaya benzemezler... Önceden stok alacaksanız... önden çok daha fazla para yatırmanız lazım, öyle "döndürdüğümüz cirolardan ilk adımları atarız" dikeylerde olmaz. Uzun lafın kısası, rekabet düzeyi yüksek kalmaya devam edecek. Bu da iyi birşey.
4. Uygulama Hızı Türk İnternet pazarını diğerlerinden ayıran özelliklerden biri hız. Bunu biz zaten biliyorduk, yabancılarda şimdi öğreniyorlar. Burada bir sorun yok, ne yapmak istediğini bilen ekipler hala büyük bir hızla ilerliyor. İyi gidiyoruz.
5. Ödeme Sistemleri Gelelim önümüzdeki en ilginç alana. Ödeme sistemleri. Türk eTicareti ve ödeme ile ilgili diğer İnternet sektörleri bugüne kadar 17-18 bankanın sanal POS'u veya havale üzerine kurulmuş bir sistem ile yaşıyor. Arada tek tük kapıda nakit toplayan cesur eTicaret şirketleride var. Sanal POS sistemi iyi çalışan bir sistem ama ufak şirketlerin bir sanal POS başvurusu kabul edilene kadar çektiklerini bir onlar bilir. Bankalara da hak vermiyor değilim. Hiç bilmediğiniz bir şirket gelirse, daha dün kurulmuş, siz ne yapardınız? Sektör olarak baktığınızda, bu işin en iyi değişim yolu alternatiflerin türemesi. Ve Türkiye tam bir patlamanın eşiğinde... Disruptive Change dedikleri türden. Son derece heyecan verici. Zannedersem bu alanın içinde olan herkes aynı heyacanı paylaşıyor. Ve Paypal'ın yanısıra, PayU, iPara, BKM Express, çeşitli mobil ödeme olanakları ve diğerleri bu pazardan bir pay almak için yarışa hazırlanıyor. Bu alanda tek bir "kazanan" olmayacak, olmaması sektör açısından en iyisi zaten. Ama dünyanın en hızlı büyüyen, en gözde pazarlarından birinde ödeme hacminden bir pay kapmak, paha biçilemez. Bu girişimlerin başındaki ve içindeki herkesin aynı heyecanı paylaştığına eminim.
Söz ödeme sistemlerinden açılmışken, benim mütevazi bakış açımı da paylaşmak isterim: ben ödeme tarafına kullanıcı deneyimi tarafından bakıyorum. Kullanıcının iyi bir şekilde alışveriş yapmasını sağlayan ve güven veren her sistem benim için iyi bir ödeme sistemidir. 3D Secure iyi bir kullanıcı deneyimi sunmayan bir uygulama. Bunu da söylemiş olayım. Onun için bankaların arzuladığının çok altında oranla 3D Secure uygulanıyor. Türk Hava Yolları dışında bence iyi uygulayan yok. Tam satın alırken, başka bir yere yönlendiriliyorsunuz (aynı sistem içinde olsa bile, bulunduğunuz check-out'ta değilsiniz), orada bir şifre daha tuşlamanız gerekiyor... Kaç kişi alışverişi bırakıyor, siz tahmin edin. Birde 3D Secure kullandığınızda, normalde kredi kartı ödemesi yaparken (kullanıcı olarak) elinizde bulunan "ters ibraz" (chargeback) hakkından (parayı belirli bir süre içinde geri isteme) vazgeçiyorsunuz. Bu mu iyi kullanıcı deneyimi? Güvenli olduğunu söyleyerek, kullanıcının elinden bir hak alıyorsunuz. Bu iki nedenle sektör bu konuya uzak duruyor sevgili MasterCard ve Visa (ve sevgili bankalar). 3D Secure olmadan da çok emin alışveriş yapılabiliyor. İnternet üzerinden olan güvene en büyük zarar zamanında bankaların sanal kart kampanyaları ve reklamları vermiştir: "Sanal kart yoksa, güvencede değilsiniz" hissini vererek. Neyseki şimdi artık alternatifler türüyor, çok şey değişecek.
İnternetin ödeme sistemleri yeni bir yörüngeye göre yol almaya başladı. Büyük değişimin başındayız.
6. Exit Olanakları Geçen sefer Türkiye'nin ve pazarımızın yumuşak karnı demişim. Ama 100 Milyon dolar sınırını geçeceğiz öngörüsünde bulunmuştum. Ve artık geçtik. Sadece 100 milyon sınırını değil, 200 milyon sınırını da deldik. Bundan sonra ki hedefler daha büyük olacak. Seneye mutlaka daha bir kaç şirket 100 Milyon kulübüne katılacak ama bundan sonra Türkiye'nin gideceği yol 1 Milyar dolar sınırı. Geçen haftaki (çok başarılı geçen) Webrazzi Summit'te dile getirmiştim. Bununla ilgili çok geri dönüş aldım: Heyecan duyanlar vardı, kuşkulu yanaşanlar vardı... Hepiniz haklısınız, bir hedeften, bir vizyondan bahsediyoruz. Üç sene sonra ne olur, hiçbirimiz bilemeyiz. Ama içimizdeki hedefleri ufak tutarsak, hiç bir zaman büyük hedeflere ulaşamayız. Türkiye'de artık 100 milyon sınırını geçen İnternet şirketlerinden sonra zaten yabancı yatırımcıların heyecanı inanılmaz bir şekilde arttı. Onlar sayesinde yine daha büyük hedefler söz konusu. Türkiye artık büyük exit olanakları olan bir pazar oldu.
***
Bu altı dinamiğin hepsinde olumlu gelişmeler var. Artık 2011'de ikinci bir kırılma noktasından geçtik diye düşünüyorum. Türk İnternet pazarı dünyada hak ettiği yere geliyor. Heyecanlı bir döneme tanıklık edeceğiz. Ve, geçen yazımda bahsettiğim "Melekler ve Şeytanlar" dönemine de girmiş olduk. Melekler ile sektörün gelişmesine katkıda bulunan, uzun vadeli ilişkilerin her zaman kısa vadeli ticari hesapların önünde yer alacağına inanan bir grubu tanımlandırıyorum. Bunlardan bir bölümü girişimci, bir bölümü yatırımcı, bir bölümüde bu şirketlerde çalışan profesyoneller. Şeytanlar ise, en basitinden kısa vadeli hareket eden, kendi lehine olan ticari sonuçları elde etmek için her yol mübahtır diyen bir grup. Artık onlarda kendilerini gösteriyorlar, ilk örneklerini gördük. Melekler ve şeytanları birbirinden uzun vadeli ayıran tek unsur itibar olacak. Sektörün bu konuda çok sağduyulu olduğunu görüyorum. İtibarı lütfen başarı veya tanınmışlık olarak algılamayın. İtibar çok zor yetişen bir çiçek gibidir. Çok yavaş gelişir, bir kez giderse de geri gelmez. Saygıdan başkadır. İtibar iyilerin kalkanıdır.
Bu sefer uzun yazdım ama bundan böyle daha sık yazıp, kısa yazacağım. Geri dönüşlerinizi bekliyorum :)