Türkiye'nin Fırsat Penceresi
Dört hafta kadar önce Hürriyet'te haftalık yazı yazmaya başladım. Konular girişimcilik, liderlik ve yeni teknolojiler hakkında. Pazar günleri "IK ve Yeni Teknoloji" ekinde yayınlanıyor. Köşeme bir isim de verilmiş - "Fırsat Penceresi". Düzenli bir şekilde yazmaya devam edeceğim. Buradan yazıları takip edebilirsiniz. Bugün Hürriyet'te yayınlanan ilk iki yazımı tek yazı halinde paylaşmak istiyorum.
***
Türkiye’nin fırsat penceresi
O pencere açık ama sonsuza kadar değil
Her toplumda yaz mevsiminin gelişini müjdeleyen belli başlı işaretler vardır. Bizdeyse açan yaz çiçekleri, suya daldırılan ayaktan gelen “cemre düştü” müjdesi, kışlıkların evin görünmeyen yerine kaldırılması gibi emare ve eylemler yazın gelişinin geleneksel habercileridir.
Pencerelerin de önemli bir yeri vardır mevsim değişimlerinde. Yaz sıcağının olanca kavuruculuğuyla kendisini hissettirdiği günlerde, bir nebze olsa serinlik hissetmek için evdeki tüm pencereleri açıyoruz. Çoğunu kışın kapalı tuttuğumuz pencereleri... Sembolik olarak dünyayı görme aracı olarak kullandığımız pencerelerin birçoğunu aslında dönemsel olarak kullandığımızı fark ediyoruz yaz geldiğinde.
Oysa mevsimden, mimariden ya da her türlü sebepten bağımsız olarak sürekli açık olarak bekleyen bir penceremiz var. Her zaman ışık sızdırmadığından fark edemeyebiliyoruz, her zaman serinlik yaratmadığından varlığını unutabiliyoruz. Girişimciler olarak bu pencereye “fırsat penceresi” diyoruz.
O pencere bugün itibarıyla açık. Özellikle de olağanüstü değişimler yaşadığımız bu dönemde ardına kadar açık. Peki biz bu pencerenin ne kadar farkındayız?
Dünya'nın çeşitli ülkelerinde geleceğin toplumuna yönelik hazırlıklar sürerken, biz hala siyasal tabanlı kısır döngülerle uğraşıyoruz. Bugün yapacağımız bir yatırımın, ancak seneler sonra bizlere dönüşü oluyor. Bugün geleceğimize yatırım yapmadığımızda, ileride durum daha vahim olacak.
Fakat kim ne derse desin, Türkiye’nin önündeki fırsat penceresi halen ardına kadar açık. Seçimimiz çok basit. Ya kendimiz için bu fırsatı nasıl aktif yönlendireceğimizi belirleyeceğiz ya da teknolojinin önünde rüzgar gibi sürüklenen bir toplum olacağız. Bu fırsatı kaçırırsak, bir daha yeniden böyle bir fırsat penceresi ne zaman açılır, bilemiyorum.
Yapmamız gerekenler düşünüldüğü kadar zor değil.
Fırsat penceresini görmek, ancak zihniyet devrimiyle mümkün. Bu devrim de girişimciliği bir iktisadi operasyon ya da yalnızca bir iş fikri olarak değil, uçtan uca bir kültür olarak görmekle başlıyor.
Fırsat penceresi Türkiye için açık, ancak sonsuza kadar değil
İhtiyaç listesi
Fırsat penceresine gelince...
Pencereden güneş ışığı da giriyor, serinlik de.
Anlık yöntemlerle elde ettiğimiz serinlik bizi bu kavurucu yaz sıcağında ferahlatmaya yetmiyor artık.
Dolayısıyla dünyayı artık fırsat penceresinden görmenin zamanı geldi de geçiyor.
Yapılması gerekenler de düşünüldüğü kadar zor değil:
"Fikir çok, para yok" - Sermayenin güçlenmesi gerek
İnternet teknolojilerinin temelinde Ar-Ge yatar. Ar-Ge için de sermaye gerekir. Özellikle de söz konusu olan teknolojiyse. Ülkemizde maalesef bu konuda çok zayıf bir altyapımız var. Yalnızca erken aşama internete yatırım yapan ve sayısı bir elin parmaklarını geçmeyen Venture Capital şirketimiz var.
Girişimciliğin itici güçlerinden melek yatırımcılık alanında ise 300 kişiyi geçemiyoruz. Oysa ihtiyaç duyduğumuz sayılar çok daha yüksek. En az 20-30 adet Venture Capital şirketine, 500 ve daha fazla sayıda da melek yatırımcıya ihtiyacımız var.
Bireysel Katılım Sermayesi (BKS) başlığı altında melek yatırımcılığı desteklemek için çıkan destek yasası muhtemelen dünyadaki en gelişmiş destek paketi. Sadece internet teknolojileri için değil tabii ama çok büyük bir adım atıldı. Bu yoldan devam etmeliyiz.
Girişimcilik olmadan ülke gelişmiyor
Sermaye tarafımızı genişletirken, girişimci tarafına da aynı şekilde ağırlık vermemiz gerekiyor. Girişimcilik olmadan internet anlamında bir gelişme kaydedilmesi mümkün değil. Girişimcilik, yalnızca bir sonuç değil, o sonuca bizi götüren kültürün tamamıdır.
Dolayısıyla girişimcilik yalnızca destek yasalarıyla elde edeceğimiz bir değer değil. Girişimciliğin ne olduğunu ve en önemlisi ne olmadığını iyi anlatan, üniversite seviyesinde bir eğitim şart.
Başarı hikayeleri, bu eğitimin en önemli parçalarıdır. Rol modeli olabilecek herkesin başarı hikayelerinin paylaşıldığı ortak bir seferberlikte görev üstlenmesi gerekiyor.
Sermaye konusunda devletin atabileceği adımlar varken, girişimciliği geliştirmede devlet temsilcilerinin de yetersiz kaldığını kabullenmemiz gerek. Girişimcilik Vakfı, Endeavor ve girişimciliği destekleyen diğer STK’lara da özellikle ihtiyacımız var.
Çıkış yoksa, giriş de yok
2011, e-ticaret açısından “altın yıl” olarak tanımlanır. Bu yıla altın niteliğini kazandıransa, “yatırım” kavramının değer yaratma ilkesidir.
Zira o yıl, Gittigidiyor ve Markafoni’nin yabancı ortaklıkları gerçekleşti. Birdenbire kurulan yeni şirketler, yurtdışından düzinelerce gelen yatırımcılar, dünyanın her yerinde göğsümüzü kabartan başarı öykülerinin kaynağında bu var; eğer bir sermaye girişi varsa, o sermayenin değer yaratarak çıkacağına yönelik inanç ve güven.
Daha fazla sermayenin aktığı bir teknoloji sektörü istiyorsak , o zaman bir yapısal “exit” olanağı sunmamız şart.
Borsa İstanbul, hızlı büyüyen teknoloji şirketlerini içine alacak bir borsa birimi olan “Özel Pazar”ın açılmasıyla bu büyük vizyonun bir parçası oldu. Şu an girişimciler ve yatırımcılar Özel Pazar ile tanışma devrindeler ancak dengelerin oturmasıyla bu pazarın asıl faydalarını göreceğimizden eminim.
Yalnızca bu adımlar bile fırsat penceresinden gelen serin havayla geleceğe umutla bakmamızı sağlayabilir. Dünyanın en güzel coğrafyasında, dünyanın en büyük kültür zenginliği içerisinde yaşıyoruz.
Alınacak akıllı riskler, atılacak kararlı adımlar bugünün fırsatını yarının gerçeğine çevirmekte yeterli olacak.
***
"Eğer her şey kontrol altında gidiyorsa, yeterince hızlı gitmiyorsunuz demektir" (Mario Andretti, F1 pilotu)